9 Ağustos 2012 Perşembe

Twitter

Şimdi size twitter üzerinden reklamcılık hakkında 3-5 cümle kuracağım. Bunu hem bir reklamcı hemde bir twitter kullanıcısı gözüyle ve ortak değerleri gözeterek yapmaya çalışacağım.

Bildiğiniz veya farketmediğiniz üzere twitter üzerinde reklam yapılabiyor. Bunun çeşitli yöntemleri var. Mesela bir markanın sloganını TT ye taşımak gibi. Yada bir tweeti toptweet yapıp kelimelerin google taramasında üst sıraya taşımak (organik seo) vs. gibi.

Çok teknik ayrıntılara girip kafanızı ütülemek istemiyorum. Lakin işin reklamcılık ayağı bir çok kalem, çeşitli hizmetler ve bilimum faydadan oluşmakta.

Bu reklamcılığın temeli (bireysel fenomenlerin eski usül çalışmaları hariç) genelde artık toplu takipçi, toplu RT, toplu tweetten geçmekte.

Bu yöntemin çalışma mantığı ise çoğunuzun bilmediği uygulamalardan geçiyor. Yani siz bir uygulama kabul ettiğiniz de aslında o uygulamaya accountunuz üzerinden tweet atma, rt yapma, takip etme yetkisi veriyorsunuz. Aslında bu tamamen yasal bir işlem. Ama bir çoğunuz bunu farkında değil. Yani kısaca adamın elinde 50.000 kullanıcılı bir uygulaması varsa, çok rahat top tweet yapabiliyor. Yada istediği kadar tweet atabildiği için tt yapabiliyor.Yada bir hesaba takipçi kazandırıyor.

Şimdi işin etik boyutuna gelelim. 6 ay öncesine kadar bende bu işin belli ayaklarında faaliyet gösterdim. Ulusal ölçekteki firmalara takipçi sattığım oldu. Benim takipçilerim yabancı ağırlıklıydı. Ve satın alan firma reklam yapmak yada marka değerini artırmak için kullandığından etik olarak kendimi rahat hissediyordum. Yani hiç birinin fenomen olma derdi yoktu. Bu işti.

Şimdi sorabilirsiniz. Yahu bir insanın accountunun üzerinden paylaşım yapmanın neresi etik? Sanmayın ki TV ler de sizin üzerinizden para kazanmıyor değil. Siz o kanalı izlediğiniz için reklamları fahiş fiyattan satabiliyorlar. Mental olarak aynı şey. Ama tv ler milyon dolarlar kazanırken burada reklamcılık 3-5 bin tl leri geçmiyor. Ama insanlar fenomenlere aynı göz hizasından bakabildiklerinden laf geçirmekte sakınca görmüyorlar. Hak bu ise en büyük kapağı Aydın Doğan yemesi lazım. Ama insanlar tanımadığından söz etmeyi akıl edemiyorlar herhalde.

Ama reklamın içeriği sizi kandırıyorsa o farklı. Mesela bir yarışma düzenlendi geçen gün. En beğenilen tweete ipad hediye edilecekti. İnsanlar kendi iradeleri ile tweet kastılar. Ama onlar kendi içlerinden birine rt basarak hediyeyi yeni açtıkları 3 günlük bir hesaba verdiler. Dedim ya. Kapitalizm şart kural tanımıyor.

O zaman da bu cümlelerin kurulması gerekiyor işte. Teknik olarak işinde gücünde olan derdi eğlenmek ve belki bir ek gelir olur diye düşünüp işin içine giren benim gibi 3-5 kişi edebiliyor.

İnsanlar üzerinden reklam yapmak ve insanları kullanmak arasında dağlar kadar fark var. Lakin reklam zaten insana değmeli. Yani o açıdan insanlar üzerinden reklam yapmayı etik olarak yanlış  bulmuyorum. Ama insanları kullanmak bence en amiyane tabir ile ahlaksızlık.

Yani üçüde de kötü olsada, 100 tane hesap açıp kendini RT etmek, birilerinin haberi olmadan bir tweeti RT etmekten daha ahlaklı. Hele birilerini kandırıp kendi isteği ile RT ettirmekten çok daha ahlaklı.

Gelelim post modern fenomenlere. İşin aslı şu. Bir adam fenomen olacaksa bunu bizim farketmemiz imkansız. Yani burada 3-5 senedir takılıyoruz. Ve birden karşımıza 50.000 kullanıcılı bir nick gelince aa kaçırmışım gibi bir şey olmuyor yani.

Bunun iki medodu var. Ya takipçi satın alarak yapılıyor ya da organik olarak arttırılıyor. Bunun da çok çeşitli metodları var. Rica minnet 20 kişiye rt yaptırdığınız tweetinizi +20 RT hesablarına oradanda +50 RT hesabına paslıyorsunuz. İyi bir fenomenin kendi RT hasap yada hesapları oluyor. Ama ne yaparsanız yapın şunu unutmayın ki yazdıklarınız kötüyse onu çok iyi yapamıyorlar. Yani siz yine siz siniz. Bence benim gibi yapın kendiniz ile barışın. 5-10.000 takipçiyi öpüp başınıza koyun.

Elimde bütün bu infolar, takipçi paslama, RT yaptırma imkanı varken hiç birini tercih etmedim. Çünkü bir gün bunun gibi bir yazı yazılacağını biliyordum.

Şu an teknik olarak bir kullanıcının takipçi sayıları grafiksel olarak dökülebilecek teknik olanaklar mevcut. Yarın bu sistem hepinizin elinin altında olacak. Kimin hangi ay kaç takipçi sayısı artmış kendi imkanlarınız ile göreceksiniz. RT filtrelemeleri vs de yolda. Yani şu an burası imar planı çıkmadan yapılaşan gecekondu çöplüğü gibi. Ama yarın öyle olmayacak.

Kimsenin kişisel egosına kitlenecek bir adam değilim. Kim ne bok yiyecekse yesin. Bunları 2 sebepten dolayı yazıyorum. Birincisi gözünü para hırsı bürümüş kişilerin işini hakkı ile yapan insanları ezemeleri. İkincisi ise herkes benim kadar rahat değil. Ve bu gerçekler normal twitter kullanıcıların zoruna gidebilir. Ki haklı bir sitem olur bu. Ayık olun yani.

Şimdi girin soldaki uygulamalara ne kadar kabul ettiğiniz uygulama varsa silin. Sonra da şifrenizi değiştirin. Uygulama sahipleri şifreleri göremez. Ama database'de **** şeklinde kayıtlıdır. Yani bir uygulamayı silmek ondan kurtulmak anlamına gelmiyor. Şifre kayıtlı olduğu için RT yapabiliyor Takip ettirebiliyor vs.

Haydin şimdi ben kaçar.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Monolog'tan Diyaloğa.


-Hayırdır?
-Birazdan içimi dökeceğim. Sen şişeyi hazırla ben çayımı demleyeyim.
-Hoş geldin, sefalar getirdin, niye geldin?
-Yaşadıklarımı hatırlamaya geldim diyelim. Ben çabuk unuturum diye.
-Ben kimim?
-Tanık seçtim seni, dökeceğim içimi.
-Bir körle konuşurken günahımı almamalısın.
-Bir duble de benim için iç. Olsun. Günahı bana yazılsın.
-İkimizde yanalım diyorsun yani.
-Bakarsın anlaşırız tanrıyla. Bu kadar çocuk ölürken, bizi afetmeyecek değil ya.
-Bizim gibi cennetlik adamlar için zor bir sınav. Başarsak bile sahaya yansımaz.
-Dert mi? Olmazsa ucundan cehenneme sızarız. Çok yansak bile elbet çıkarız.
-Tamam da biz doğru yolu bulmak için konuşurken ferfecir kelimeleri hangi abdestsiz melekler duyar..
-İllede iyi gitmesi gerkmez her şeyin. Sonu güzel olsun der susarız.
-Nereye kadar?
-Karanlığa kadar.
-Ben karanlıktan korkarım.
-Karanlık dediğin gözün alışıncaya kadar.
-Ama ben karanlıkta duyamam.
-Yeterince karanlıkta kalırsak fısıltılar bile gözümüzü kamaştırabilir.
-Ama ben karanlıkta dokunamam ki.
-Sen hiç fısıltıyla konuşan bir sağıra dokundun mu?
-Yahu ben karanlıkta seni koklayamam bile.
-Ya da ellerini kokladın mı kör bir sevgilinin.
-Ben kendim bizzat yapmadım.
-Yok ben de yapmadım. Biraz aşık oldum sadece körkütük dedim.
-Senden katil olmaz. Çok iz bırakıyorsun.
-Kokusu sindi ellerime. Yıkadım geçti.
-Tahammüden unuttun yani.
-Haşa. Kokular unutlulmaz derler ya. Doğru.
-Katiller unutmaz. Hatırlaman lazım.
-Unutulmuyor da hatırlamıyorum.
-Niye
-Hiçbir şey onun gibi kokmuyor diye.
-Yani?
-Aşk güzel şey yine de. Arada olmalı ama arada kalmamalı. Yani ne Türk olabiliyorsun. Ne de Ermeni. İlla türkü söyleyeceksin. Çok lazım sanki bir şey olmam. Kime lazımsa çalsın dinlesin.
-O şarkı içimizdeki yalnızlara gelsin.
-İçimi dökeceğim dedim ya. Bu da eksik kalmasın.
-Kalmasın kuzum.
-Madem açtın şişeyi. Yanlızlıksız muhabbet olmaz.
-Haydaa oldu mu şimdi bu.
-Oldu oldu. Sen sabaha unut. Ben zaten hatırlamam.
-Sabaha bütün dünya kalkar ama. Okurlar bunları.
-Ben anlamam öyle kalabalıktaki yalnızlıktan.
-Bir dünya yalnızlık, nesini çözemedin zuzu.
-Yalnızlık dediğin eksik kalmışlığın öznesi. Romantik biraz.
-Romantizim bir devrik özlemin tüm eksikliklerini örtebilir mi? Fiili olmayan cinayetin faili olur mu?
-Fiil mi. Kuralım o zaman afilli fiili olan bir cümle.
-İçinde sen geçsin.
-Hani kimse kolay kolay “eksik değilsin” diyemez ya.
-Kolay değil.
-Yalnızlık kolay kelime.
-Söyle o zaman.
-Yalnız değilsin.
-Hep mi karanlıkta dertleşelim.
-Yaşadığımız kadar dertleşelim. Sen çok yaşa ben dinlerim.

18 Şubat 2012 Cumartesi

Ailem..


Herşey insanın istediği şekilde gelişmiyor hayatta, terse yatıran hareketlerdir genelde şaşırtan bizi, ve genelde biz bunlara güleriz. İşte bunu ben kendime, babama, sülaleme, memleketim karadenize anlatamıyorum..